Türk sinemasının kilometre taşlarından Susuz Yaz’ın filmlere konu olacak ilginç bir hikayesi var: Yönetmen Metin Erksan'la yapımcı ve başrol oyuncusu Ulvi Doğan arasındaki gerilimlerin, Ulvi Doğan’ın kişiliğinin, filmin sonradan dönüştüğü ‘Kardeşimin Karısı’ pornosunun süslediği bir hikaye…
Anette Haven
Fatih Akın’ın ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün jüri başkanlığını üstlendiği Cannes film festivalinde, 45 yıl sonra bir Türk filmi tekrar gündeme geliyor; Susuz Yaz. 1964 yılında Berlin Film
Fakat daha çekimler sırasında Erksan’la Doğan arasında anlaşmazlıklar çıkar, gerilimin artması üzerine Doğan çekimlerin tamamlanmasının ardından Erksan’la ortaklığına son verir ve filmin haklarını tamamen kendi üzerine alır. O günden bu yana Erksan film hakkında konuşmamayı tercih ettiği için aralarının neden bozulduğu tam anlamıyla bilinmiyor. Fakat Doğan’ın söylediklerinden anlaşıldığı kadarıyla gerilimin kaynağı maddi sorunlar. Film ödül aldıktan sonra Yeni Asır’a verdiği röportajında şöyle demiş Doğan; “Filme başladıktan az sonra Erksan hakkında yanıldığımı anladım, tuhaf bir adamdı, etrafında bulunan herkesi eziyor küçük görüyordu, bana film 100 bin liraya çıkar dediği halde 250 bin lira harcandı (…) benden 60 bin lira rejisörlük ücreti talep etti. Film bittiği gün cebimde 70 lira vardı, üstelik 165 bin lira borçlanmıştım.”
"Çapkın Ulvi Doğan ödülü jüri üyesini ayartarak kazandı"
Filmin ve aynı zamanda Doğan’ın kaderi, festivalde bir sürprize imza atıp büyük ödül olan Altın Ayı’yı kazanınca tamamen değişir. Film festivalde yarışırken Doğan garip bir biçimde yönetmen hanesinde Erksan’ın yerine İsmail Metin diye uydurma bir isim kullanmıştır. Doğan ödülü alma anını, “sinema salonu yerinden oynadı, iki bin smokinli adam beni yuhalıyordu, jüri üyeleri de ıslıklıyordu, hiç bozuntuya vermeden Altın Ayı’yı aldım ve indim” sözleriyle anlatıyor. Hemen ertesi gün Türkiye büyükelçisi Doğan’ı kutlar ve bir ricada bulunur; “Aman Ulvi Bey, sakın basın toplantısında Ankara’nın filmin yurtdışına çıkmasına müsaade etmediğini söylemeyin, rezil oluruz.”
Ertesi günler boyunca Alman gazeteleri, ‘Film değil Ulvi Doğan kazandı’, ‘Sıkıcı dakikalar’, ‘Jüri yüz kızarttı, Berlin film festivalini rezil etti’ gibi başlıklarla çıkar. Türkiye’de ise tahmin edersiniz ki manzara bambaşkadır. Film hem izleyici hem devlet katında büyük itibar kazanır. Yeni Melek sinemasında tüm sosyetenin katıldığı ikinci bir gala yapılır. Turizm Bakanlığı filmin oyuncularına ve yönetmenine dökme demirden yapılma ödüllerini verir.
Ödülün ardından Susuz Yaz’ın gördüğü ilgi hayli artar. Fakat Doğan bu ilginin kazandırdığı parayı yeterli bulmamış olacak ki, filmin pazarlama gücünü arttırmak için ‘ilginç’ bir yönteme başvurur. Filmi İngiltere ve daha sonra bir üniversitede sinema dersleri vereceği Amerika’ya pazarlamak istemektedir, dağıtımcılar ise filmi sıkıcı buldukları için pek oralı değillerdir. Doğan bunun üzerine Almanya’da Hülya Koçyiğit’e çok benzeyen porno oyuncusu Anette Haven’i oynattığı yeni sahneleri filme ekler. Artık filmi sıkıcı olmaktan kurtarmıştır. Film Londra’da ve Amerika’da ‘Altın Ayı ödüllü porno film’ sıfatıyla porno gösteren salonlarda büyük ilgiyle karşılaşır. İsmi de yenilenmiştir ayrıca; ‘Kardeşimin Karısı.’ Haven’in eklenen sahneleri, Türkiye’de uzunca bir süre Hülya Koçyiğit hakkında porno efsaneleri üretilmesine de neden olacaktır.
Doğan ismi yıllar sonra, 2006’da bir kez daha karşımıza çıkacaktır. Amerikalı Latin yazar Esmeraldo Santiago ‘Türk Sevgilim’ adlı romanını yayınlar. Yazar, aşkını ölümsüzleştirmek için yazdığı romanına şu cümlelerle başlar; “Onun hakkında çok az şey biliyordum. Türktü, Bloomingdales mağazasının arkasındaki lüks bir apartmanda yalnız yaşıyor ve ince pilili, el dikimi pastel renklerde pahalı elbiseler giyiyordu. Çok seyahat etmekle ve dünyanın her yerinde dostları olmakla böbürleniyordu. Çok iyi Almanca ve Fransızca biliyor, İngilizce’sindeki tereddüt ve ağır aksan dikkat çekiyordu. Türkiye’de çektiği siyah beyaz filmi ‘Susuz Yaz’ ile 1964 Berlin Uluslararası Film
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder