10 Ocak 2011 Pazartesi

Pornografi; Çok yaygın ama çok yabancı


Pornografi;

Çok yaygın ama çok yabancı


Bilgi Üniversitesi’ndeki bir öğrencinin geçen yıl bitirme tezi kapsamında porno film çekmesi, önceki hafta haberlere konu olunca epey tartışıldı. Cinsellik ve pornografiyle ilgili kitabı çıkmış, konu hakkında makaleler yazmış Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman’a sorduk; Üniversitede porno çekilebilir mi? Pornografi nedir, ne değildir?


Akşam Pazar/ 09.01.2011

Geçen haftanın en çok konuşulan haberiydi; bir yıl önce Bilgi Üniversitesi’nde görsel sanatlar eğitimi alan bir öğrenci bitirme tezi kapsamında porno film çekmiş, jürideki hocalar da tezi değerlendirip düşük not vermişti. Her ne kadar olayın üzerinden epey zaman geçse de haberin ‘bomba’ etkisi yaratması uzun sürmedi (Elbette jürinin verdiği düşük notla ilgili değildi kimse). Bugüne kadar ciddi tepkilere rağmen Ermeni Konferansı, Kürt Konferansı gibi cesur etkinlikler düzenlemiş üniversite yönetimi olayın arkasında durmayıp, be kez konunun sessizce kapanmasını beklerken hocaları da görevlerinden aldı (Üniversitenin kuruluşunda, bir zamanlar Türkiye’de geniş kitleleri cinsellikle tanıştıran 900 hatların gelirinin büyük payı olmasını, ironik bir durum olarak görebilirsiniz). Olayla ilgili tartışmalar sürerken pornografi hakkında pek de bilgili olmadığımız ortaya çıktı.

Daha önce ‘Cinsellik, Görsellik, Pornografi’ adıyla bir kitabı çıkmış, konuyla ilgili pek çok makale yazmış, Kadir Has Üniversitesi’nde rektör yardımcılığını yürüten Hasan Bülent Kahraman’a soralım istedik; Akademik dünyada pornonun yeri var mıdır? Pornografi nedir, ne değildir? Erotizmden ne farkı vardır?

AKADEMİK SINIRLARI YASALARLA TAYİN EDEMEYİZ

Akademik bir çalışma için porno film çekilebilir mi?

Görsel sanatlar eğitimi alan bir öğrenci, bir görüntü üretme tekniği olan pornografiyi istiyorsa deneyimleme hakkına sahiptir. Ben birçok öğrenciye pornografiyi inceleyen tezler yaptırdım. Sinema eğitimi alan bir öğrenci de, örneğin yakın plan çekimlerinin yarattığı yabancılaştırma efektleri üzerine çalışmak veya pornografi hakkındaki görüşleri sorgulamaya açmak bağlamında yine böyle bir çalışma yapmak isteyebilir. Akademik dünyada bunlara yer vardır. Dünyada, üzerine binlerce cilt kitabın yazıldığı bir alandan söz ediyoruz. Bunlara bakmadan, görmeden, okumadan olabilir mi? Akademide incelenmeyecekse nerede incelenecek?

İşin yasalarla düzenlenmiş kısmına nasıl bakacağız?

Pornografi zor ve yasal sınırları olan bir alandır ama akademik sınırları yasalardan yola çıkarak tayin edemeyiz. Örneğin tıp fakültelerindeki, davranış bilimleri fakültelerindeki incelemelere de aynı ahlaki önyargılarla yaklaşamayacağımız gibi… Dünyadan örnek vermek gerekirse Amerikan üniversitelerinde bu konularda uğraşan biriyseniz ve odanızda çıplaklık, cinsellik sergiliyorsanız kapınıza yazarsınız. Odaya girecek insan bunu göz önünde tutarak girer ya da girmez.

Konuşmakta geç kaldığımızı düşünüyor musunuz?

Evet, nasıl düşünmem. Daha önce ‘Cinsellik, Görsellik, Pornografi’ kitabını yazdığımda belirli bir tartışma yaşanmıştı ama daha ileriye taşıyamadık. O kitabın temel iddiası, pornografinin cinselliğe dayanan türünden çok daha geniş bir alanı kapladığıydı.

FUTBOL PROGRAMLARI DA PORNOGRAFİDİR

Pornografinin çok yaygın ama aynı zamanda çok yabancısı olduğumuz bir konu olduğunu söyleyebilir miyiz?

Öyle. Belki de yabancı olmamızın altında yatan bazı nedenler pornografiyi bu kadar yaygın hale getiriyor. Yani, insanların kendi iç dünyalarında daima mahremiyetleriyle birleştirdikleri bir boyutu var cinselliğin. Onunla yüzleşmek istememek, işin o yanını düşünüp tartışmak konusunda çekimser davranmak pornografiyi bu kadar yaygın hale getiriyor. İnsanlar ikiyüzlü davrandıkları konularda genelde daha yasakçı, daha kaçak bir tavrın içinde olurlar. Pornografi için de bu fazlasıyla geçerli.

Pornografinin ne olduğundan biraz söz edebilir misiniz?

Yalnızca cinsellik alanında değil, her düzeyde pornografi olabilir. İnsanların sindiremediği, hakkında düşünemediği, sadece akıp geçen; tabiriyle söylemek gerekirse bir ‘boş gösteren’ yani anlamı kavranamayan ve anlamının kavranması için ek bir çabaya gerek bırakmayan, ortadan kalktığı anda devam etmeyen her şey pornografidir. Televizyonlardaki futbol programları pornografiktir. Çünkü bira içerek, fındık fıstık yiyerek, çekirdek çitleterek izlenen bu programlar televizyon kapandığı andan itibaren yoktur. Kalıcı bir değere dönüşmez. Ertesi hafta bir takım insanlar yine çıkıp önceki programı yok sayıp, unutup, aynı şeyi hiç olmamış gibi tekrar konuşacaklardır. İşte pornografi budur.

Bu kavram büyük çoğunluğun aklına cinselliği, cinsel birleşmeyi getiriyor…

Pornografi dediğimizde aklımıza gelen şey de öznesi cinsellik ama yöntemi bu olan bir görselliktir. Pornografinin gösterdiği çok yakın plan cinsel ilişki aslında görüntünün hükümranlığı nedeniyle gerçek dışı alandır. Oradaki cinsel ilişki gerçek değildir. Bu kadar yakınlaştırılmış, bu kadar büyütülmüş her şey bizim algılayabileceğimiz, sindirebileceğimiz, anlayabileceğimiz alanın ötesine geçer. Görüntü zaten ‘yalan’dır, bir aldatmacadır, bir yansımadır. Bir de bunun belirttiğim bir içerik ve niteliğe kavuşmasıyla pornografinin gerçek ötesi yanı büsbütün belirginlik kazanır.

Pornografi meşru bir alan mıdır?

Gerçek dışı, aşırı tüketime dayalı, sömürücü, yabancılaştırıcı bir alanın meşruluğundan bahsedemeyiz. Bir endüstridir pronografi. Bir sermaye hareketidir. Kitle kültürü yaratma sürecidir. Kaldı ki, kadın bedeninin de erkek bedeninin de en uç noktada olmadık bir zorlamayla gösterildiği bir görselliğin ne meşruiyeti olacak? Ayrıca pornografi şiddettir. Pornografi bir iktidar ilişkisi etrafında biçimlenir. Efendi-köle diyalektiğine dayanır. İktidar ve şiddetin temas ettiği noktada Faşizm doğar. Pornografinin buraya açıldığını unutmayalım. Mesela pornografide hiçbir zaman göz teması yoktur, hiçbir zaman gerçeklik dünyası kurulmaz; hemen başlayan, aynı şekilde devam eden ve biten, hepsi birbirinin aynı olan unsurlardır. Bu tekrarın kendisi bile yabancılaşmayı doğurur. Fakat pornografi bir realitedir. Yasaklamak yerine tüm yönleriyle ele alınması gereken bir konudur.

PORNOGRAFİ SAHTEDİR EROTİZM GERÇEK…

Cinsel birleşmeyi gösteren ama pornografi olmayan bir şey mümkün müdür?

Mümkündür; erotizmle… Örneğin Fransız şair Jean Genet’in cüretkar şiirlerine karşı kendisine ‘Ermiş Genet’ denir Fransa’da. Yine Fransız yazar ve düşünür Marquis de Sade’ın yazdıkları pornografiden izler taşır ama pornografi sayılamaz. Çünkü Sade’da bütün o pornografiden izler taşıyan tiyatro iktidar karşıtı bir söylem barındırır. Erotizm pornografiden farklıdır. Psikanalize göre bizi ölümle birlikte yaşamda tutan ve barındıran iki unsurdan biridir. Üremeyle de iç içe geçmiş biçimde, yaşama kaynaklarımızdan biridir. Bize zevk veren erotizmdir. Erotizm ölüm demek olan Tanatos’la bir ikilem meydana getirir. Birisi ne kadar gerçekse diğeri de o derecede gerçektir. Pornografi zevk alınabilmesi için aşırı tüketimle zehirlenmiş, fetişleştirilmiş bir alanı işaret eder.

Antik çağlara ait cinsel birleşmeyi gösteren resimler var, onlar porno mudur?

Antik Yunan vazolarında, Pompei’de, Uzak Doğu kültürlerinde, Hint, Moğol, İran minyatürlerinde var. Hatta çok kısıtlı olmakla birlikte Osmanlı kültüründe de var; bahnamelerde. Bunlar bir insani gerçekliğinin dışa vurumu olarak mevcuttur. Erken dönem pornografi olarak görülebilir ama özü itibariyle pornografi değildir. Örneğin Kamasutra cinselliğin bir insan geçekliği olarak nasıl daha ‘derinleştirilebileceği’ ve ne yapılırsa bir felsefeyle bütünleştirileceğinin sorgulanmasıdır.


Her şeyin cinsellikle ilgili olduğu ama hiç konuşulmadığı bir dönemde yaşıyoruz

Pornografinin yaygınlaşmasının nedenlerinden biri olarak, cinselliğimizle yüzleşemiyor oluşumuzu gösterdiniz. Neden yüzleşmekten, tartışmaktan kaçınıyoruz?

Yani cinselliğin çok kapalı olması gerektiği fikrini hem dinler, hem de 19. yüzyıl kültürü üretti. Cinselliğin bizim kişisel kimliğimizin en önemli parametrelerinden biri olduğunu, ancak 1900’de Freud söyledi. 1968 olaylarıyla birlikte, doğum kontrol haplarının bulunmasının da katkısıyla cinselliğin özgürleşmesini yaşadı dünya. Cinselliğin bir zevk meselesi olduğunu 1968’le birlikte öğrendik. Şimdi öyle bir noktaya geldik ki, bana bir bardak, içinde erotizm olmayan su vermeniz bile zordur. Reklam dünyası, görsel dünya A’dan Z’ye kadar her karesinde cinselliği ve erotizmi bir biçimde bize iletiyor. Fakat buna rağmen cinselliği ve erotizmi bastıran bir dönemden geçiyoruz. 1980’lerde AİDS’in çıkmasıyla bu dönem başladı. Dolayısıyla bugün ikili, çatışmacı bir düzende yaşıyoruz. Bir yandan her şey cinsellikle ilgili, diğer yandan cinselliğin neredeyse konuşulmaktan kaçınıldığı bir dönemde yaşıyoruz.

Bugün internetin yaygınlaşmasını 1968’den sonra ikinci bir milat olarak görebilir miyiz?

İnternetin özgürleştirici bir alan olduğunu kabul ediyorum ama onun içindeki unsurların, elemanların neyle kendilerini var ettiklerini teker teker ele alıp irdelemek şart. 1968 hareketi kadın bedeninin özgürleştiği, hazzın, cinselliğin somutlaştığı bir dönemi açtı. Bugün dünya ondan çok daha geri bir durumda. O zamanlar hazzın bırakın birey için, toplum için bile ‘Anlamı ne olabilir?’ sorusunu en önemli düşünürler, Frankfurt Okulu mensupları soruyordu. Halbuki bugün bunun üstünde tek satır üretilmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu insanların hazla bilinçsiz bir ilişki kurduklarını gösteriyor. Bu ancak kapitalizmin mantığıyla açıklanabilecek bir durumdur. O bakımdan da çok daha geride bir yerde olduğumuz, sömürüyle çok daha fazla iç içe geçtiğimiz, kendimizin sömürüsüne dayanan bir noktaya geldik. 1968 hareketlerinin altında sömürü olgusuna karşı çıkmak yatıyordu. Bugün insanın kendi kendisini sömürdüğü bir noktadayız ve buna yönelik en küçük bir irdeleme yapılmıyor. Çok trajik bir durum…

Video sitelerinde paylaşılan amatör pornolara bu şekilde mi yaklaşıyorsunuz?

Evet. Bu artık pornografinin dışına çıkılan bir alandır. İnternet sınırlanabilecek bir alan değil. Pornografi de onaylamasak bile kendisine ait bir realiteye sahiptir. O kişilerin kendi amatör deneyimlerini sergiledikleri alanları da bu bağlamda değerlendirmek lazım. 20. yüzyıl sonu ve 21. yüzyıl kültürü kapitalizmle birlikte her şeyin fazlalaştırılmasını getirmiştir. Her şeyi aşırı tüketim nesnesine dönüştürüp sömürü aracı haline getirmiştir. Amatör pornografinin, ‘kendi kendine sömürünün’ bir karşılığı olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca 21. Yüzyılın sonundan başlayarak bir fetişletirme ve narsisizm çağına girdik. Bugünkü pornografinin altında da bu unsurların yattığını unutmamak gerekir.

Pornografinin ötesine ancak yeni bir politik dille geçilebilir

Pornografinin hızlı yayılışı nereye kadar sürer?

Görsel dünya bugün büyük sermayenin hareket ettiği bir alandır. Büyük sermaye daima kitle kültürüne dönüktür, kitle kültürü yerel, otantik olamaz. Sermaye yatırılan ve daima tahrike dayalı bir alandır. Kapitalist dünyanın mantığı ve düşünme biçimi hakim oldukça bu kısırdöngüden çıkmak bana imkansız gibi geliyor. O yüzden ben daha büyük bir dönüşümden, daha farklı bir dünyanın düşünülmesinden yanayım bunun tartışılması için. Yoksa pornografiyi yasaklayarak bir yere varamazsın. Bu da politik bir karardır. Pornografinin de ötesine geçecek bir yeni dünyayı ancak yeni bir politik dille kurabiliriz.

http://www.aksam.com.tr/pornografi-yasaklanmak-yerine-her-yonuyle-ele-alinmali--10004h.html