23 Ocak 2010 Cumartesi

Marc Chagall sergisi






















Aşkın ve iyimserliğin
renkleri İstanbul'da



Savaşların ve yıkımların arasında, kendi iyimserliğini canlı renkler ve havalarda uçuşan aşıklarla anlatan büyük ressam Marc Chagall'ın büyülü dünyası Pera Müzesi'nde...

25.10.2009/ Akşam Pazar

'Beni sadece sevgi ilgilendirir ve sadece sevdiğim şeylerle ilişki halindeyim' diyen birinin yaşamı nasıl bir dünyada geçmiştir acaba? Nazilerden kaçıp Amerika'ya 'kapak attığı' 1941'de 'ünlülerin fotoğrafçısı' Carl Van Vechten'in çektiği en bilindik fotoğrafında, Lacoste logosunun özellikle gösterildiği gömleği, kravatı ve ceketiyle havalı kıyafetinin içinde pek de rahat görünmüyor. Baskının, ayrımcılığın ve savaşların uzunca bir süre peşini bırakmadığı, 'kaçışlar' üstüne kurulu bir dünya Marc Chagall'ınki. Bütün bu hengamenin, inişlerin çıkışların arasında çocukluğunun geçtiği taşra köyünü hayal ederek ve büyük aşkı Bella'ya sımsıkı sarılarak iyimserliğini korumayı başarmış. Sevdiklerini Matisse dışında başka herhangi birinin beceremediği kadar etkileyici biçimde (bu görüş Picasso'ya ait) renkler aracılığıyla anlatabilmiş. Resminin ve yaşamının ipuçlarını veren sözlerinden biri şöyle; 'Bütün renkler komşularının arkadaşı ve zıtlarının sevgilisidir.'

20. yüzyılın büyük ressamlarından Marc Chagall'ı bugünlerde gündemimize taşıyan, İsrail Müzesi'ndeki eserleri arasından seçilmiş 160 resmini, 'Chagall: Yaşam ve Aşk' başlığıyla sergileyen Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi. 24 Ocak 2010'a kadar gezilebilecek sergide sanatçının yaşamını ve ilk eşi Bella ile aşklarını konu alan desenleriyle birlikte Kutsal Kitap, La Fontaine Masalları ve Gogol'un 'Ölü Canlar'ı gibi dini ve edebi eser resimlemeleri yer alıyor.

Chagall'ın renkli hayal dünyasını yansıtan resimler arasında imzasıyla bütünleşmiş Rus folkloru, Yahudi gelenekleri ve sevgililer temaları dikkat çekiyor: Savaşların, yıkımların hakim olduğu bir çağda, her an bir şeyleri kutlamak için hazır bulunan müzisyenlerin, mutluluktan havalarda uçan aşıkların, kuş başlı insanların, neşeli canlılara dönüşmüş çiçek buketlerinin, insanlarla göz göze gelen hayvanların, sirklerin, hahamların, keçilerin, horozların kurduğu, yerçekimi yasasının işlemediği tepetaklak dünyayı keşfetmek için iyi bir fırsat...

KÖYÜ, AŞKI VE KAÇIŞLARI...
Rus Çarlığı son dönemlerini yaşarken 1887'de, bugün Beyaz Rusya sınırları içinde kalan, Paris'e ve New York'a gittiğinde bile peşini bırakmayacak Vitebesk'teki küçük bir köyde doğdu Marc Chagall. Resim eğitimine 1906'da başladı ve yalnızca bir yıl sonra kazandığı bursla St. Petersburg'a, İmparatorluk okuluna gitti. İçine kapanık bir cemaatte, dindar Segal ailesi çocuklarına Moşe adını vermişlerdi ama o Yahudi olmanın suçlu olmakla aynı anlama geldiğini bizzat yaşarak öğrenmişti. Yahudiler St. Petersburg'da özel bir izinle kalabiliyorlardı ve epey sınırlandırılmış bu atmosferde Chagall, hapis yatmaktan bile kurtulamadı. Adını Marc, soyadını Chagall olarak değiştirdi. Böylelikle aynı zamanda her ressamın hayalini süsleyen Paris'e göz kırpıp adına Fransız havası katmış oluyordu. Kendisini açıkça belli eden yeteneğiyle St. Petersburg çapında ün kazanması gecikmedi. 1910'da hayallerini süsleyen Paris'e gitti, geri döndüğünde aşkı Bella Rosenfeld ile evlendi. Dünya Savaşı ve Bolşevik Devrimi yıllarında, dini temaların öne çıktığı resmi modern, avangart bir çizgiye yöneldi. Önce Moskova'ya ardından 1923'te tekrar Paris'e taşındı. Vatandaşlığına geçtiği Fransa'yı da, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazilerin işgal etmesi nedeniyle terk etmek zorunda kaldı. Amerikalı bir gazetecinin yardımıyla Nazilerin eline düşmekten son anda kurtuldu.

Paris, iki savaş arasında, modern sanat yükselirken merkezi konumundaydı ve Chagall burada bulunma şansını yakalamıştı. İkinci savaşın ardından çağdaş sanat akımı yükselmeye başladığındaysa merkez bu defa, onun kaçarak geldiği New York'a kaymıştı. Eşinin hayatını kaybetmesinin ardından derin bir melankoliye kapıldı ve 1946'da Fransa'ya geri döndü. Tiyatrolardan hastanelere kadar pek çok kurumdan sipariş almaya başladığı bundan sonraki yıllarında, o zamana kadar pek de iyi sayılmayacak ekonomik durumu düzeldi ve Chagall, 1985'te Fransa'da yaşamı sona erene kadar değeri sağlığında fark edilen ender ressamlar arasındaki yerini aldı.

http://www.aksam.com.tr/2009/10/30/haber/pazar/412/askin_ve_iyimserligin_renkleri_istanbul_da.html


Hiç yorum yok: